Çocukla her hafta sonu yatılı kişisel ilişki kurulabilir mi? Çocukla her hafta sonu yatılı kişisel ilişki kurulması çocuğu ve velayet kendisinde olan tarafı etkilemektedir.

 

Boşanma davalarında en büyük anlaşmazlıklar genelde müşterek çocukların velayeti konusunda ortaya çıkmaktadır. Her iki taraf da müşterek çocuğun velayetini almak istediği için genelde anlaşmalı boşanma yapamamaktadırlar. Bazen çekişmeli boşanma davalarında hakimler hatalı olarak müşterek çocukla her hafta sonu kişisel ilşki kurulması yönünde karar verebilmektedirler. Ya da anlaşmalı boşanma protokolünde velayet kendisinde olmayan taraf, müşterek çocukla her hafta sonu kişisel ilişki kurulması yönünde bir madde eklenmesini istemiş olabilecektir. Ancak hem Yargıtay yerleşik içtihadı hem de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlarda müşterek çocukla her hafta sonu kişisel ilişki kurulmasını hatalı bularak bu kararları bozmuştur. Her hafta sonu kişisel ilişki kurulması hem müşterek çocuk için hem de velayeti kendisinde olan taraf için olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Bu husustaki bazı Yargıtay kararlarını ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararını inceleyebilirsiniz.

 

Her Hafta Sonu Kişisel İlişki Kurulması Yönündeki Yargıtay Kararları

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2008/5816 E. 2008/8925 K. sayılı ilamı

Boşanma davasında velayeti babaya verilen müşterek çocuk ile anne arasında her hafta sonu cumartesi günü saat 9.00'dan pazar günü saat 17.00'ye kadar kişisel ilişki kurulmuş, davacı baba ise açılan bu dava ile kişisel ilişkinin ayda bir kez olarak yeniden düzenlenmesini istemiştir. Velayeti babaya verilen müşterek çocuk ile davalı anne arasında her hafta sonu cumartesi saat 9.00'dan pazar günü saat 17.00'ye kadar kişisel ilişki kurulması babayı her hafta sonu eve bağımlı hale getireceği gibi velayet görevini gereği gibi ifasını da engelleyeceğinden, anne ile küçük arasında ayın belli haftalarında daha uygun süre kişisel ilişki kurulması için hükmün bozulması gerekmiştir.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2010/10001 E. 2011/838 K. sayılı ilamı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Küçük Seray'ın her hafta sonu davacılar babaanne ve dedesi ile kişisel ilişki kurulması davalı anneyi eve bağımlı hale getireceği gibi velayet hakkının gereği gibi kullanılmasını da engelleyecek niteliktedir
. Seray, 28.07.2006 doğumlu olup anne bakım ve şefkatine muhtaçtır. Küçüğün her yılın 1-30 Temmuz tarihleri arasında uzun süreli olarak davacılara bırakılması da küçüğün anne bakım ve şefkatinden yoksun kalmasına sebep olacağından doğru bulunmamış ise de; bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu bölümlerinin düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK.Md.438/7). SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2.bentte açıklanan nedenlerle gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1.paragrafındaki "her hafta sonu" sözcüklerinin hüküm fıkrasından çıkartılıp yerine "her ayın ilk hafta sonu" sözcüklerinin eklenmesine; yine "1-30" rakamlarının çıkartılıp yerine "1-10" rakamlarının eklenmesine; hükmün bu bölümlerini düzeltilmiş şekliyle; temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2014/24942 E. 2015/9741 K. Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı erkek tarafından; kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Çocukla ana veya baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, düzenli kişisel ilişki elde etme ve sürdürme ana veya baba için de bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu bakımdan kişisel ilişki tesis edilirken çocuğun bedeni, fikri ve ruhsal gelişimi esas alınarak amacı gerçekleştirici bir düzenleme yapılmalıdır. Bu yön gözetilerek, velayeti annede bulunan çocukla baba arasında her ay iki hafta sonu kişisel ilişki kurulması gerekirken, yazılı şekilde ayda sadece bir hafta sonu kişisel ilişki tesisi doğru olmamıştır. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.(HUMK md. 438/7)
SONUÇ;Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 4. bendinde yer alan '' her ayın ilk haftasının '' kelimelerinin hükümden çıkartılarak yerine "her ayın l. ve 3. hafta sonları" kelimelerinin yazılmasına ve kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/2-799 E. 2013/389 K. sayılı ilamı

Taraflar arasındaki "velayet ve iştirak nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5.Aile Mahkemesi'nce velayete ilişkin asıl davanın reddine ve iştirak nafakasına ilişkin karşı davanın ise kabulüne dair verilen 27.04.2010 gün ve 2009/427 E., 2010/574 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 05.07.2011 gün ve 2010/16826 E., 2011/11499 K. sayılı ilamı ile;

(...1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı babanın temyiz itirazları yersizdir.

2-Davalı-davacı kadının temyiz isteminin incelenmesine gelince;

  Velayeti davalı-davacı annede bulunan 7.12.2005 doğumlu Melis ile davacı-davalı baba arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulması küçüğün yaşı itibarıyla eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği gibi çocuğun yurtdışına çıkarılmasının yasaklanması davalı-davacı annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturur. Açıklanan yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…)

gerekçesiyle hüküm velayet yönüyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; velayet yönünden mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:    

Asıl dava, velayet; karşı dava ise, iştirak nafakası isteğine ilişkindir.

Davacı-karşı davalı (baba) vekili, müvekkili ile davalının evlilik dışı ilişkilerinden dünyaya gelen Melis'i, davacı babanın tanıyarak kendi soy adını verdiğini, Melis'in anne yanında olması nedeniyle küçüğün ahlaki ve diğer bir çok yönden iyi yetişmeyeceğini, müvekkilinin yaşam şartlarının çok iyi olduğunu belirterek, küçük Melis'in velayetinin müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı-karşı davacı (anne) vekili, davacının iddalarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, asıl davanın reddi ile müşterek çocuk için 500,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesini karşı dava ile talep etmiştir.

Dosya kapsamından; tarafların evlilik dışı ilişkilerinden 07.12.2005 doğumlu Melis adında bir kız çocuğu sahibi oldukları, davacı babanın çocuğu 09.06.2006 tarihinde tanıyarak nüfusuna kaydettirdiği, davacı babanın daha sonra 2007 yılında bir başka bayanla evlendiği ve bu evliliğinden henüz çocuğunun bulunmadığı, davalı annenin yabancı ülke vatandaşı olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca, yargılama aşamasında mahkemece ara kararı ile küçük çocuk Melis ile davacı babası arasında kişisel ilişki kurulmasına ve küçük çocuğun yurtdışına çıkışının yasaklanmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin, anne yanında olmasının çocuğun yararına olacağı yönünde uzman raporu da dikkate alınarak asıl davada müşterek çocuğun velayetinin davacı babaya verilmesine yönelik istemin reddine, kişisel ilişki konusunda istemin kabulü ile; müşterek çocuk 07.12.2005 doğumlu Melis  ile davacı baba arasında, her hafta Cumartesi sabah 09:00 Pazar akşam 18:00, dini bayramların ikinci günü sabah 09:00, üçüncü gün akşam 18:00, küçük Melis 6 yaşını doldurana kadar her yıl 1 Temmuz sabah 09:00, 20 Temmuz akşam 18:00, 6 yaşını doldurduktan sonra 1 Temmuz sabah 09:00 - 31 Temmuz akşam 18:00, resmi bayramların öğlen 12:00 akşam 18.00 saatleri arasında kişisel ilişki kurulmasına; davalı-karşı davacı (annenin) talepleri yönünden ise; küçük çocuk için belirlenen 500,00 TL iştirak nafakasının, karar kesinleştikten sonra da aynı miktarda davacı babadan alınarak velayeten davalı-karşı davacı anneye ödenmesine, müşterek çocuk Melis 'in yurt dışına çıkış yasağının karar kesinleştikten sonra da devamına dair verdiği kararın, taraf vekillerinin temyizleri üzerine, Özel Daire'ce iştirak nafakasına ilişkin kısmı onanmış; ancak kişisel ilişki yönünden yukarıda belirtilen nedenlerle hüküm bozulmuştur.

Mahkemece; "her hafta çocukla kişisel ilişkinin çocuğun gelişimini olumsuz etkileyeceğinin söylenemeyeceği, uzmanların Türk Hukuku'nda düzenlenmeyen 'birlikte velayet taraftarı olduğu, sık ilişkinin buna hizmet edeceği, annenin yabancı olup çocuğu yurt dışına çıkarıp bir daha getirmeyebileceği" gerekçeleriyle kişisel ilişki yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Taraflar arasında karşı davadaki iştirak nafakasına ilişkin hüküm kesinleşmiş olup, uyuşmazlık dışıdır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık;

1-Velayeti annede bulunan 7.12.2005 doğumlu Melis ile babası arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulmasının küçüğün yaşı itibarıyla eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyip etkilemeyeceği;

2-Çocuğun yurtdışına çıkarılmasının yasaklanması kararının, annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturup oluşturmayacağı;

Burada varılacak sonuca göre, yerel mahkemece, kişisel ilişkinin düzenlenmesine ilişkin hükmün yerinde olup olmadığı, noktalarında toplanmaktadır.

Bu noktada, yerel mahkemenin direnme gerekçelerinin ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar vardır.

a) Yurt dışına çıkış yasağı yönünden yapılan değerlendirmede;

 Müşterek çocuğun anne tarafından yurt dışına kaçırılabileceği endişesiyle yurt dışına küçüğün çıkışının yasaklanması, anneye ait olan velayet görevini aksatması yanında sürekliliği itibariyle de 1982 Anayasası'nda düzenlenen ve temel hak niteliğinde olan seyahat özgürlüğüne aykırıdır (m.23). 

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla belirli bir süre ile sınırlanabilir(m.13) .

Anayasa'nın 23.maddesine göre, ilke olarak seyahat özgürlüğünün sürekli olarak sınırlandırılması mümkün değildir. Bu özgürlük ancak, çocuğun korunması amacıyla tedbiren geçici bir süre sınırlandırılabilir.

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye) Ek 4 No'lu Protokolü'n (1968) "bir devletin ülkesi içinde seyahat özgürlüğü ve ülkesinden ayrılma özgürlüğü" başlığını taşıyan 2.maddesinin ikinci fıkrasında; "Herkes kendi ülkesi dahil herhangi bir ülkeden ayrılmakta özgürdür."

Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise; "Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik veya kamu güvenliği yararına, kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi, sağlığın ya da ahlakın korunması için veya başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, demokratik bir toplumda gerekli ve yasaya uygun kısıtlamalardan başka hiçbir kısıtlama getirilemez." (Harrıs/O'boyle/Warbrıck: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Çevirenler:Mehveş Bingöllü Kılcı-Ulaş Karan, Yüksek Yargı Kurumlarının Avrupa Standartları Bakımından Rollerinin Güçlendirilmesi Ortak Projesi, Avrupa Konseyi-Ankara 2013, Sahife:762) denilmek suretiyle seyahat özgürlüğü, garanti altına alınmıştır.

Somut olayda, annesi yabancı ülke uyruklu ancak kendisi Türk Vatandaşı olan küçük çocuğun yurt dışına çıkışını ve dolayısıyla seyahat özgürlüğünü yasaklamayı gerektirecek yasal koşulların bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.

b) Her hafta sonu kişisel ilişki kurulması yönünden yapılan değerlendirmede ise;

Kişisel ilişki kurma  hakkı, anne/baba ile çocuğa belirli gün ya da saatlerde görüşme, birbirlerinden haberdar olma, birbirlerinin yaşamında olma, karşılıklı etkilenme yetkisi veren bir haktır. Bu hak, anne/baba için olduğu kadar çocuk için de bir haktır (2003 tarihli Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi m.4/1). İlişkide anne/babalık duygularının tatmini yanında çocuğun bedensel, fikri, ruhsal, eğitsel, kültürel gelişimine yönelik yararı da gözetilir. Anne/baba yararı ile çocuk yararı çatışırsa, çocuğun yararına üstünlük tanınır (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.182/II, 325 ve 324).

Ziyaret günleri olarak, ebeveyn ve çocuk için güçlük ve sorun çıkarmayacak gün ve dönemler tercih edilir. Bu dönemler genellikle hafta sonları ve tatil günleridir.  Çocuğun bütün hafta sonlarını velayet kendisine verilmeyen ebeveynle geçirmesi; gerek velayete sahip taraf, gerekse çocuk için sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Zira, tatil günleri ve hafta sonlarında kişi kendini psikolojik bakımdan daha rahat ve serbest hisseder. Çocuğun bu ayrıcalıklı günleri sadece bir tarafta geçirmesi; sıkıntılı günleri ise, velayeti üstlenenle geçirmesi, velayeti üstlenenden uzaklaşmasına, soğumasına, karşı tarafa bağlanmasına yol açabilir.

Böyle bir durumda, velayeti üstlenen, çocuğuna fazla zaman ayıramayabilir, eğitim ve terbiye ile yetiştirme görevini layıkıyla yerine getirmesi de güçleşebilir. Ayrıca, boşanma durumunda çocuk, anne ve babasının boşandığını algılamakta güçlük çekebilir.

Öyleyse, kişilerin zaman bakımından daha uygun olan ve kendilerini daha rahat hissettikleri hafta sonları ve tatil günlerinde çocuklarıyla bir arada olabilmesi, bu güzelliği ve rahatlığı paylaşabilmeleri en doğal haklarıdır.

Diğer yandan, her hafta sonu velayet kendisinde olmayan ebeveynle kalan çocuğu nedeniyle velayet kendisinde olan çocuğu teslim ve geri alma durumu nedeniyle hafta sonlarını planlayamaz duruma düşecektir.

Öyleyse, kişisel ilişkide hafta sonları ve tatil günlerinin, çocuğun yaşı da gözetilerek, ebeveynler tarafından paylaşılması makul ve adildir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Yerel mahkemece, velayeti davalı-karşı davacı annede bulunan 7.12.2005 doğumlu Melis ile davacı-karşı davalı baba arasında her hafta sonu Cumartesi günü saat 09.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş olması, küçüğün yaşı, eğitimini, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz yönde etkileyeceğinden doğru değildir.

Öte yandan, yukarıda belirtildiği üzere, çocuğun yurtdışına çıkarılmasının yasaklanması; yabancı uyruklu olduğu anlaşılan davalı-karşı davacı annenin velayet görevini yerine getirmesine engel oluşturacağı gibi, çocuğun seyahat özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracağı da aşikardır.  

Tüm bu açıklamalar karşısında, yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da yukarıdaki ilave gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı-karşı davacı (anne) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/1.maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

"Çocukla Her Hafta Sonu Kişisel İlişki Kurulması Yönünde Yargıtay Kararı" adlı makalenin tüm hakları yazarı Av. Eda Yıldırım İlhan'a aittir ve makale, yazarı tarafından (http://www.edayildirimilhan.av.tr) internet sitesinde yayınlanmıştır. Söz konusu bu makalenin bütünü yazarının izni olmaksızın çoğaltılamaz, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun olarak makaleye atıf yapılmak suretiyle alıntı yapılabilir.

    Makalelere Göz Atın

Avukat Eda Yıldırım İlhan

Eskişehir'de ticaret, şirketler ve sözleşmeler hukuku, iş ve sosyal güvenlik hukuku, aile hukuku, miras hukuku, sigorta hukuku, gayrimenkul hukuku, icra ve iflas hukuku, idare ve vergi hukuku, tüketici hakları hukuku alanlarında şahıs ve şirketlere kurumsal olarak avukatlık ve danışmanlık hizmeti vermektedir.


Yayınlama